From Kas With Love


Kaş'ı bu kadar çok sevmemin nedeni Mert'le hep çok güzel vakit geçirmemizden mi; gerçekten harika bir yer olmasından mı; yoksa ikisinden de birazcık etkilenmem mi tam olarak kestiremiyorum. Belki sadece Eylül sonlarında gittiğimiz için bile olabilir. Çünkü deniz ve hava mükemmel; kalabalık tam olması gerektiği kadar oluyor. Kaş bizim için sadece denize girilen bir tatil değil; aynı zamanda bir lezzet şölenine de dönüşüyor bu arada. Hayatımda yediğim en lezzetli öğünlerin Kaş'ta olması bir tesadüf mü yoksa bu aşktan mı kaynaklanıyor; orasını tam kestiremiyorum. Her neyse; şimdi buraya nerede kaldım, nerede ne yedim, ne içtim gibi klişelerden bahsedeceğim. Bahsedeyim ki sonbaharda yazın bitişine kan ağlayan kalbimi biraz daha kanatayım.  
Nerede kaldım? Biz her gidişimizde Kuytu Köşe'de kalıyoruz. Aslında bence bir parça da olsa renovasyon gerekiyor; ama kahvaltısı ve terasından çok memnunum. Üstelik sahibi Onur da çok renkli bir karakter ve gustosu geniş bir adam. Seve seve Kaş hakkında nokta atışı tavsiyelerde bulunuyor. 
Nerede denize girdim? Denize girilecek yerler zaten aşağı yukarı belli. Ama biz Limanağzı'ndaki Bilal's Beach'e, Hidayet Koyu'na ve Kaş Camping'e gidiyoruz. Kaş Camping'in denizi dalgalı; diğerleri ise mükemmel ötesi (Soğuk, durgun, derin sevenlere sözüm). Bilal'de su biraz daha ılık ama caretta caretta'larla birlikte yüzüyorsunuz. Kanoya binip saklı bir koya gittik biz Mertle. Hayatımın en güzel anlarından birini yaşadım. Hiç kimsenin olmadığı, üzerine gölge düşmüş, sonsuz berrak bir su vardı. Çok ama çok güzeldi. Hidayet ise önceden gittiğimde en beğendiğim denizdi, bu sene gidince ağlamak istedim. Beach yapmışlar güzelim koya. Seneye de otel yapacaklarmış diye duydum. Aferin rant, katletmeye devam. Bir daha gider miyim; muhtemelen hayır (protesto etmek istiyorum!); ama büyük konuşmayım. Kaş'ın en güzel denizi, en güzel koyu...
Nerede yedim? En uzun cevap bu soruya gelecek sanırım; çünkü her sene burada aklım uçuyor mükemmel yemekler yemekten. Aklıma şu an bütün öğünlerim hücum ediyor; o yüzden hangisiyle başlasam; kararsızım. Tamam, başlıyorum; Gelos'ta beğendili ahtapot! Ahhhhh! O ne muhteşem bir yemekti... Hayatımda yediğim en ama en iyi şey. Üzerine daha fazla konuşamayacağım. Ne yapıp edip gidin ve orada yiyin. Sonra; Bahçe Restaurant'daki her şey! Özellikle kalamar dolması enfes; ama tüm mezeler ve ara sıcaklar harika. Onca şey yedik; hiçbir meze ortalama değildi, hepsi yıldızlı pekiyi alır. Gelelim tüm akşam boyunca yemeklerin tadını çıkartmaktan Mert'in benimle hiç konuşmadığı yere: Zaika! Burası bir et lokantası; biraz lübnan usülü. (biraz mı?!) Zaika'ya da mükemmel benzeri sıfatları art arda sıralamam gerekecek. Burada farklı tatlar, mezeler ve salatalar var. Tahin ve acı seviyorsanız yaşadınız. Mütebbel, fattuş salata, kereviz cacığı gibi tuhaf isimli mükemmel mini mini tabaklar masanızın etrafında dönüp dursun, siz de zevkten dört köşe olun. Bunların dışında yemekten önce veya sonra takılmalık mekanlardan herkesin birayla Güneş'i batırdığı Deja Vu ve yeni açılan AYI tam bize hitap eden yerlerdi. Ama her sene gittiğimizde her yemekten sonra saatlerce oturup scrable oynadığımız Hideaway ve ortamı benim Kaş'taki sevgilim. 
Bir daha benden önce giderseniz sımsıkı sarılın Kaş'a, denizi öpün bir güzel. 


No comments :

Post a Comment