Her neyse, olaylar silsilesi şu şekilde başladı: Bizim Ağustos ortasında aldığımız biletlerimizin dönüşünün saatini değiştirmek için uçuştan 5 gün önce aradı bizi sevgili Pegasus. Dönüş biletimiz öğlen 15.00'teyken "operasyonal sepebler"den ötürü -neyse artık onlar- sabah 07.00'a aldılar! Bu zaten baştan bizim için bütün planlarımızın değişmesi demekti. Bir kere zaten ancak 3 günlüğüne kaçtığımız gezimizin bir günü yanmış oldu. Çünkü bizim planımız Marsilya'da kalmayı içermiyordu ve sabah 07.00'deki uçağı yakalamak için bir önceki günün öğleden sonrası yola çıkmak zorunda kaldık. Böylece zaten gezimizin bir kısmını harcadığımız yetmiyormuş gibi otel rezervasyonlarımızı da değiştirmek durumunda kaldık. Önceden ödediğimiz otel paramızı otel sahibinin insiyatifiyle geri alabildik; ama bir gün ekstra kiraladığımız arabamızın parası yandı. Üstelik kiralama şirketine aracı ya ertesi gün 9 civarı ya da önceki gece teslim etmemiz gerekiyordu. Ertesi gün 9'da biz çoktan uçakta olacağımız için arabayı erkenden havaalanına getirmek zorunda kaldık. Günümüzü yediği gibi, paramızın da yanmasına sebep oldu Pegasus.
Tabii bir tek bununla kalmadı. Daha yola bile çıkmadan aldığımız uçuşumuzun değiştiği haberinden sonra havaalanında da Pegasus'un nasıl da profesyonellikten uzak bir anlayışa hakim olduğuna bir kere daha şahit olduk. Havaalanında daha az beklemek için yaptığımız online check in, bizi upuzun ve akmayan bir kuyruğa davet etti. Online check-in yapmayan insanlar ise gayet hızlı bir şekilde hizmet alıyordu. Yine de bir görevli ordaki insanları da online check-in masalarına yöneltti ve hep beraber, şikayet içinde, bir türlü ilerlemeyen bir kuyrukta bekliyor olduk. Pegasus'un mobil bilet vermemesi bir tarafa, madem online check-in masaları işe yaramıyor; ne diye hali hazırda ilerleyen normal check-in'lerde bekleyen insanları sıralarından çıkartıp hizmet veremeyen bir sıraya sürüklüyor acaba? Galiba bundan önce sorulması gereken bir sürü temel sorunu var.
Neyse, daha sonradan uçağa geçtiğimizde bizim koltuklarımızın başka bir kadına ve çocuklarına verildiğini söyledi hostes. Çünkü Pegasus onlara farklı yerlerde biletler kesmiş. Yine bir takım karışıklıklar, beklemeler, anlaşamamalardan sonra bir şekilde yerimize geçebildik. Allahtan uçakta geçirdiğimiz 3 saat içinde başka sorun yaşamadık. Tabii bu demek değil ki Pegasus başka prıoblemlerle gelmedi.
Uçaktan indikten sonra Marsilya Havaalanı'nın EasyJet, Ryan Air gibi uçuşlara ayırdığı, hangardan bozma, konteynır gibi, doğru düzgün hiçbir gereksinimi karşılamayan, rezalet ötesi bir terminale yanaştık. Bu Marsilya Havaalanı'nın ana terminali değil elbette. Dediğim gibi, uçuşları 10 Euro gibi paralar olan, ucuz uçuş sunan Avrupa Uçuş firmalarının indiği, hakikaten neredeyse bedava uçuşların yapıldığı bir terminal bu. Pegasus dediğimiz firma, ilk zamanlar ucuz uçuşları çıkarmış olabilir; ama artık kesinlikle öyle olmadığı bir gerçek. En az 49.99 Euro'dan başlayan fiyatlarla çıkan ki yüzde 90 bu fiyatların olmadığı, vergilerin eklendiği, ucuz kategorisine asla giremeyecek; yalnızca belki çok pahalı olmayan -o da bazı seferlerler için- uçuşlar kategorisine girebilecek bir firma. Ben ve etrafımdaki çoğu insan maaşını Euro bazında kazanmadığı için ve Euro'da neredeyse 3 lirayı bulduğu için Pegasus ucuz fiyatlandırma konusunda göz boyamaktan başka bir şey yapmıyor şu sıra. Dolayısıyla ben, az olduğunu düşünmediğim paralara bilet almışken bu kadar rezalet bir havaalanına inip kendini Ryan Air gibi hakikaten bedavaya uçuran havayollarıyla kıyaslamasını inanılmaz absürd, komik ve insanları enayi yerine koymaya çalışan bir tavır olarak gördüm. Zaten havaalanının indiğimiz rezalet kısmını gördüğüm an Pegasus'un gözümdeki marka değeri tamamen kredisini tüketmişti. Üstüne üstlük; zaten o sıra sadece 1 uçağın indiği bu kısımda valizlerimiz ancak 1 saatte geldi. Uçakla bagaj bandı arasında ise neredeyse 5 metre mesafe vardı. Bu kadar basit ve karmaşadan yoksun bir yerde, bir de hızı bile sağlayamadılar. Kendim getirsem 10 saniyede çıkmış olacaktım o rezil yerden. Bu noktada ordaki görevlilerin kendi çalışanları olmadığını söyleyebilirler; ama bu benim sorunum değil. Ben Pegasus markasına güvenerek bir bilet ve hizmet satın aldığımı düşünmüştüm. Nasıl ki Türk Hava Yolları, New York'ta JFK'de valizimizden yer görevlileri tarafından çalınan Iphone'umuzun parasını kendisi karşılayacak kadar müşterisinin hakkını gözetiyorsa, bunun gibi havaalanında seyahat halindeyken başıma gelen her şeyden de Pegasus sorumlu olmak durumunda olduğunu düşünüyorum. Ya da ben böyle bir anlayışı tercih eden hava yollarının müşterisi olmalıyımdır belki de.
Sorunların bitmiş olmasını dilerdim; ama dönüşte de benzer problemler tüm yolcuların peşini bırakmadı. Öncelikle yukarda da dediğim gibi, arabayı teslim etmemiz gerektiği için uçuştan 10 saat önce havaalanına gelip geceyi orda geçirmek durumunda kaldık. Her yerin kapalı olduğu, inanılmaz tenha, güvensiz, hatta bir ara eli silahlı askerlerin dolaştığı korkunç havaalanında sabaha kadar bekleyip, uyukladıktan sonra sabah 07.00 uçuşumuz için uçağa geçtik. Ancak kendime gelebilirken uçaktaki pek çok yolcu gibi ben de acıktım ve uçak içinde bir şeyler satın almaya karar verdim. Koltuklarda duran menüde bir sürü sandviç, kahvaltı, kek gözüküyordu. Ama hostesten istediğimiz hiçbir şey uçakta yoktu! Hiç yoktu! Sabah 7 uçuşu ve yemek olarak satın alabileceğiniz tek şey tavuk sote ve köfte makarnaydı! Hostesler bile "Biz de çok şaşkınız, uçağa hiç yükleme yapmadan yollamışlar!" dedi. Kekin, bir çeşit sandviçin bile olmadığı uçuşta, açlıktan ölen bir uçak dolusu insan olarak İstanbul'a geldik. Bu da yaşadığımız son ve bence kesinlikle kabul götürmez bir rezaletti.
Pegasus'un rezalet hizmet verdiğini duymuştum; ama ben bu kadarını tecrübe etmemiştim. Bir daha biletlerin 10 Euro'dan satışa çıksa bile asla ama asla "Uçurma beni Pegasus!" Hiç kimseye tavsiye etmem, aman diyim.
No comments :
Post a Comment