Two Tickets to Barcelona, Por Favor! -I-

Merhaba yeniden!

   Yazılarıma bir hafta ara vermiştim, şimdi tam gaz, tam heyecan tekrar başlayayım dedim.

   Geçtiğimiz hafta Barcelona'yı ve Girona'yı fethettik erkek arkadaşımla. Dolayısıyla bu ilk yazımda gezi gözlemlerimden bahsedeceğim. Yediğim, içtiğim, gezdiğim var bu yazıda! :) Yine çok aşırı yazı yüklemesi olmasın diye 2'ye bölüp anlatacağım.



  Aslında Barcelona'da çok güzel yerlere gittik ama daha önemlisi çok lezzetli yemekler yedik ve bunların hiçbirini de şansa bırakmadık. Ordaki her şeyden yüzde yüz emin ve test edip onaylayan arkadaşımız Deniz Kesim'e teşekkürler bize verdiği mükemmel ötesi tavsiyelerinden ötürü! Hatta gezi rotamızı Deniz'in bize verdiği restoranlarda akşam yemeği yiyecek şekilde belirledik, lokasyonlarımızı restoranlara endeksledik.


  Benim için talihsizlikler, hastalıklar içeren bir tatil olsa da fotoğraflara bakınca hepsine değmiş dedim tekrar! Çünkü bir sürü güzel sebebim vardı değdi demek için, bunlardan biri de Kiosko idi.

  Burası çok salaş bir hamburgerci, bar tabureleri ve birkaç masa var. Girişte bir form ve kalemler var. Yiyeceğiniz burgerin ekmeğine kadar işaretliyorsunuz, sonra da kasadaki tatlı kıza veriyorsunuz. Patatesin de çeşitleri var. Hiç abartmıyorum, yediğim en iyi burgerdi. Şu ana kadar yediğim burgerler hep yüksek ve şişkince, zaptetmesi çok zor olan tarzlardı ama bu yayvan ve genişçe idi. Ben hep blue cheese'li burger tercih ederim, yine öyle yaptım. Blue Cheese'in fazlası çok ağır olur bazen, risk alıyorsun sipariş verirken her seferinde aslında. Ama burda her şey çok kıvamında idi. Patatesler desen çok başka pişirilmiş... Bin bir çeşit sos mevcut. Of of of yani! Mutlaka To Do List'inize ekleyin!


  İkinci olarak tavsiye edeceğim yer Gotik ve Born bölgelerinin arasında sayılabilecek Rosa Negra. Burası bir Meksika lokantası. İçerinin ambiyansı ve ayrıntıları çok sempatik. Meksika yemeklerini zaten çok seven iki sevgili, önce bir Nacho söyledik, eritme peynirli falan. Açıkça söyleyim, en azından Nacho'dan beklentim çok yüksek değildi. "Yani sonuçta Nacho bu, ne olabilir ki maksimum?" diyordum. Yine yanıldım. Üzerindeki soslar, peynirler çok başka yapmış yediğim şeyi. Bir de üzerine burrito patlattım ben, o da başka bir şaheserdi! Bu sırada, burada mutlaka Mojito ve Margarita deneyin. Hem çok güzel, her şeyi kararında ve yerli yerinde; hem de çok uygun fiyatlı içkiler. Burası o kadar lezzetli bir yerdi ki, ben hastalanıp uyurken Mert bir başına tekrar gelmiş Quesadilla'sını yemeye. :)





  Şu ana kadar yazdıklarıma bakınca "Kız kalkmış Barcelonalar'a gitmiş ama hiç oraya özgün bir şeyler yapmamış!" diyorsanız burdan sonrasına dikkat! İspanya'ya kadar gidip Flamenko izlemeden gelmek olmaz diyip yine bir tavsiye aldık Deniz'den. Plaça Reial'deki Tarantos'a gittik biz. Benim çok bir Flamenko izlemişliğim yok daha önceden, o yüzden kıyaslama yapamayacağım; ama ben gördüğüm şeyden çok mutlu oldum. Çok hareketli bir gösteri izledik. Kapıda kuyruk vardı yalnız, erken gidiniz ya da online bilet alınız gitmeden.


Şimdilik bu kadar yazayım, asıl İspanyol lezzetleri sonraki yazılara... Aşağıya birkaç resim daha koymak istedim, en sondaki de benim hediyem olsun. :)







No comments :

Post a Comment