Trip to Italy: Part II

 Herkese güzel pazarlar!

   Geçen hafta bu başlığın birincisini yazmıştım. Şimdi ikincisi için oturdum koltuğuma, bir baktım ki İtalya için sadece Milano ve Como kalmış yazabileceğim. Neden bu haftaya bu kadar az şehir ayırdım, neden hepsini geçen hafta bir çırpıda yazmışım bilmiyorum. Herhalde aklımda bu yazıya Paris'i de eklemek vardı; ama eklemeyeceğim. :) O başlı başına bir başka yazının konusu.

   Her neyse, çok dolandırmadan mutlu pazarımızın yazı fonuna uygun soundtrack'ini vereyim, yine Dean Martin'den devam edelim. Bugünün şarkısını buraya tıklayıp dinleyebilirsiniz. Hadi başlayalım, iyi eğlenceler! :)

Milano:

Milano_Duomo_kilise_gotik



    Milano deyince hepimizin aklına belli başlı bazı görüntüler geliyordur herhalde, duyduklarımızdan ya da gördüklerimizden... Mesela dillere destan gotik Duomo'su, İtalyan tasarımcıların başkenti, Galleria Vittori Emanuelle II... Bunları ilk gördüğümde ben de büyülenmiştim tabii ki. Ama Milano'da yapılacak başka şeyler de var. Bazılarını bilinçli gezdik, bazılarını ise şans eseri keşfettik.

   Elbette şehre özgü "yapmadan dönülmez"leri mutlaka yapın! Mesela genelde bu listenin içinde Da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" freskini görmek de var. Yine de gidenlerden duyduğum kadarıyla hem şehrin merkezinde olmaması, hem de uzun bekleme sıraları sebebiyle bazen es geçilebiliyormuş. Bence Milano'da iseniz mutlaka ama mutlaka görmeniz gereken ilk yer. Santa Maria Dele Grazie'nin duvarındaki bu freski görmek için uzun bir listeyi beklemeniz gerekiyor, çünkü içeri 10'ar kişi alıyorlar. Bir kere içeri girdiğinizde değdiğini göreceksiniz. Yıllarca anlatılan, her yere konu olan bir sanat eserinin gerçeğinin önünde durmak çok ilginç bir his. Bir de gizemli bir resim olduğu için daha başka cezbetti beni. Aşağıdaki fotoğraf Santa Mari Dele Grazie'nin önünde çekildi.

Milano_last_supper_son_akşam_yemeği_yemekhane_santa_maria_dele_grazie


    Bir başka tavsiye edeceğim yer, Duomo'nun çok yakınlarındaki Sforzesco Kalesi ve içindeki devasa, park tanımının ufak kaçtığı Sempione Parkı! Bu parkın içinde bir akvaryum var, bizim tamamen şans eseri keşfettiğimiz. Yani İstanbul'daki Turkuazoo gibi bir yer. Ve giriş ücreti yok! Eğer fazladan vaktiniz varsa mutlaka gezin, çok özel bir şey değil belki; ama yine de güzel bir anı oluyor.

Sempione_parkı_akvaryum_aquarium

   
       Muhtemelen hepiniz Galleria Vittorio Emanuele II'yi gezeceksiniz. Burda çok büyük bir media store var, biraz müzik, film seven herkesin dikkatini çekecek: La Feltrinelli - Ricordi Media Store. Burası çok çok büyük bir müzik/film satan dükkan. Çok orijinal tasarlanmış girişi. İçeriye girince hemen sizi içine çekiyor. Ayrıca bazı plaklar - müzik CD'leri Türkiye'dekinden falan çok daha ucuzdu. Aşağıdaki fotoğrafta o mağazada çekildi. Mia ile ben varız. :)

Ricardi_media_store_milano


    Milano'da son olarak vereceğim tavsiyeyi ben hayata geçiremedim; ama yazmazsam olmaz. Luini Panzerotti'ye gidip bir panzerotti yiyin. Bizim pişi ve kapalı pizzanın karışımı bir yiyecek. Burası çok meşhur, denilene göre çok güzel panzerottiler yapan bir yer. Önünde kuyruklar falan oluyormuş. Bizim buraya girememe sebebimiz İtalya'nın ağustos sendromu oldu. :( Her yerin kapalı olduğunu söylemiştim ya, en çok buranın kapalı olduğunu görünce üzülmüştüm.

   Yine de her işte bir hayır varmış, çünkü Luini Panzerotti'nin tam karşısında yine şans eseri bir dondurmacı bulduk. İsmi Cioccolat Italiani!! Mü-kem-mel bir dondurmacı, tarif edecek kelime bulamıyorum. Hayatımın en en güzel dondurmasıydı yediğim. Çok büyük, camekanlı ve de lüks görünümlü bir yer. Banka gibi sıra alıyorsunuz önce. Sıranız gelince size yardımcı oluyorlar. Yüzlerce çeşit dondurma var. Ayırmışlar mesela "kremalılar", "meyveliler" gibi. Küllahınızın dibine şelaleden akan çikolatadan dolduruyorlar. Hem de isterseniz beyaz, isterseniz sütlü, isterseniz bitter çikolata. Ben burda cappucino ve içinde gerçek vişne bulunan bitter çikolatalı dondurma yemiştim. Şu an düşününce bile Milano'ya ışınlanmak istiyorum.

Como:


    Aslında Como ile alakalı "Şunu yapın mutlaka, burayı görün!" diyebileceğim bir şey yok. Sadece şu var, Milano'ya kadar geldiyseniz COMO'YU MUTLAKA GÖRÜN! Burası bir hayal şehri. Bizim gezimizde, Mert ve benim için çok özel bir yeri var. Çok uzun bir gezi olması sürekli koşturma içinde geçen günler sebebiyle farketmeden çok yorulmuştuk. Daha birkaç günümüz vardı ve dinlenmek için Como mükemmel bir ara oldu bize.


    Burası çok huzur dolu bir yer. Como Gölü'nün etrafına konuşlanmış, bir tarafı Alpler'e sırtını dayamış. Hani şu George Clooney'nin evinin olduğu yer. Bir de Ocean's Twelve'de geçiyordu, hani The Night Fox'un köşkünün olduğu yer.


    Verebileceğim en güzel tavsiye de şu olabilir: İskeleden kalkan, göl etrafındaki diğer duraklara insanları taşıyan küçük vapura binin. Bu gezi teknesi değil aslında. İnsanların toplu taşıma aracı. Yaklaşık 45 dakika süren bu tur sayesinde Como etrafında bir gezinti yapmış oluyorsunuz.

   Umarım siz de benim gibi çok güzel anılar biriktirirsiniz İtalya'da! Ve umarım yazılarım size yardımcı olur. :)


No comments :

Post a Comment