On the Top of the Mountain!

Merhabalar,

    Araya filmsiz bir yazı girdikten sonra, yine bir film anlatacağım bugün önce. Quentin Tarantino'nun son filmi: "Django Unchained". Önce filmin mükemmel soundtracklerinden birini paylaşmak istiyorum. Zaten filmin bütün ruhunu anlatacak size. Buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz.




     Filmi, şans eseri, art arda iki gün izlemiş bulundum. İki defa izledim yani. Eğer soundtrack'i dinlediyseniz, filmin afişiyle ikisi sizde nasıl bir his bıraktıysa, filmi izleyip bitirdiğinizde de aynı duyguyu hissedeceksiniz. Çok güzel bir film olmuş, gerçekten çok başka. En iyi Tarantino filmi değil kesinlikle (bence). Ama üç saat olmasına rağmen o kadar ustaca yönetilmiş ki zamanı anlamıyorsunuz. Konu ve müzikler çok tezat bazı yerlerde. O yüzden farklı algı ve hislere sebep oldu bende. Şubat'ta vizyona girecekmiş, sinemada izlemek için çok iyi bir film derim. Bakalım siz beğenecek misiniz?

    Aslında filmi izledikten sonra, gerçekten de üzerimde bir "dönem filmi, ben de öyle giyinmek istiyorum!" hissi oluşsa da şu ara kuzeyde yaşadığım gerçeği fikrimi değiştirdi. :) Daha kalın şeyler giymem gerekti. Hele de akşam Ilgaz'a gideceğimiz için, en kalınlarını seçmeliydim. Bir de gece çıkması sonuçta, o yüzden daha fazla ve abartı olsun istedim.


    Üzerimdeki her şeyi Mod Plaza'dan aldım. Sadece çizmelerim Yargıcı'dan. Elbise dümdüz aslında, yalnızca deseni çok hoşuma gitti. Daha başka gözstermiş dümdüz bir elbiseyi.



    Üzerimdeki kürkümsü yeleğin de her yerde gördüklerimizden pek bir farkı yok aslında. Yalnızca arkası ve etek uçları triko örgü. Yalnız bir tavsiyem var bu konuda, mesela böyle alıyoruz bu kürk yelekleri, sonra giydikçe giyiyoruz, çok çabuk yıpranıyor. Arada bir kuru temizlemeci falan ya da evde anne eliyle bir bakım yapmak gerekiyor parıl parıl gözükmesi için.


    Boynumdaki kolye de ufak ufak siyah taşlardan. Küpem de aynen öyle, küçücük siyah taştan. Elbise bu kadar kürklü olunca küçük bir takı takayım dedim. Biraz 90'lardaki kliplerdeki kolyelere benziyor gibi geldi ilk taktığımda.



    En başta kürklü yeleği giyince boş durdu, beline büyük, örgü bir kemerle daha şık oldu bence. Makyajımda da gri far, siyah eye-liner, yeşil rimel ve bordo ruj kullandım.



    Bugün ojelerim benim tamamlayıcım. Oje rengini bu kıyafetle çok yakıştırdım. Çok da büyük takılar takmadım elime, koluma. Saat anneannemden hatıra. Yüzükler de yine özel tasarım.



    Gelelim monta... Evden ilk çıkarken yeni aldığım bu deri montu giymiştim. Daha günlük olduğu için.




   Benim kahverengi bir deri montum var, her yerde giydiğim, feysbuk fotoğraflarımın çoğunda görebileceğiniz. :) İşte ben onu 6 sene önce almıştım, hala daha sapasağlam giyiyorum. Yani çok uzun ömürlü, eğer sıkılgan değilseniz.



   Ben bunu yeni aldım; ama eminim bu da sapasağlam gider baya bir zaman. Bir de bence sunni ya da gerçek deri farketmez, deri mont dokununca yumuşacık olmalı. Öylesini tercih ediyorum ben en azından.




    Önceden de dediğim gibi, dağın başına gideceğimiz için montumu değiştim akşam çıkmadan. Hem uzun, hem daha ağır bir şey seçtim bilerek. Normalde giymek için yaşıma pek uygun değil aslında. Ama özel bir gece için olabilir bence. Hem yeşil kürk bu, sayılmaz. :)



   Bu kürk de annemin 20'li yaşlarından bana kaldı. Yani ortak giyiyoruz hala. Zaten bakınca karlı dağ başlarında kullanılmak için beklemede izlenimi veriyor sanki. 

    Yarın yine faydalı bir pazar okuması yazacağım, şimdiden iyi eğlenceler! :)




2 comments :

  1. Tarzını çok beğeniyorum. Hiç aklıma gelmeyecek parçaları biraraya getirerek muhteşem kombinler yaratıyorsun.

    ReplyDelete