Bu yazıyı yazarken mumlarımı yaktım, çok da güzel bir Soundtrack albümü koydum: Mad Men'in. Benim için yeri ayrı bu dizinin... Fazla büyüleyici ya da beni çok büyüledi. Tam şu anda Jack Jones - Wives and Lovers çalıyor. Buraya tıklayarak siz de dinleyip keyfime ortak olabilirsiniz. Bu Mad Men albümleri insanı birden başka bir yere götürüyor, bir sürü çeşidi var, bendeki iki CD'li olanı. Birini edinmenizi tavsiye ederim.
Bir de bu yazıyı bitirdikten sonra koleksiyonumdaki eski Woody Allen filmlerimden biriniz izleyim dedim. Ben çok severim Woody Allen'ı; ama eski filmlerini. Yenileri de seviyorum tabii ki ama eskilerin yeri başka. Sanırım bu kadar sevmemin sebebi benim tarzımda işler yapmış olması. Mesela; filmlerin bir müzik, şehir, tasarım temelinde işlenmesi ve bir temanın -genellikle şehirlerin- öne çıkması benim bu blogu yazarken bir şarkıya ya da filmle harmanlamama benziyor. Belki bilinçaltımda Woody Allen vardır.
Bugün için seçtiğim film ise defalarca izlemekten bıkmadığım Melinda & Melinda. Filmi tarif edemem, bir yönetmenlik harikası... Bir saniyesinden bile sıkılmadan, hayranlıkla ve hayretlerle izlediğim bir film...
Gelelim bugünümün kıyafetlerine. Bugün biraz buruğum aslında; finaller bitti, herkesler evine dağıldı çünkü. Belki de ondan Mad Men takılıyorum. Ama sonradan farkettim ki bu gün hiç ruh halimi yansıtmamışım kıyafetlerimde, renkli, çiçekli böcekliyim. Sabahtan fark etmemişim sanırım günün anlam ve önemini.
Gördüğünüz gibi her şey başka renk. Özellikle yeleğin çiçekleri konuşuyor. Üzerimdeki her şeyi yine Mod Plaza'dan aldım. Sarı bluzum karpuz kollu, bordo kalem pantalonumla çok yakıştırdım renklerini. Saçlarımı da arkada ufak bir topuz yaptım, zaten ancak ufacık topuz oluyor.
Bu koca kupanın içinde de yeşil çay vardı, bilmiyorum neden bugün bilinçaltım yeşil istiyor her yerde.
Bugün iki bileklik ve küpeden başka bir şey takmadım. Zaten çok renkliyim diye. Hem bazen sadelik de iyidir. Bu kelepçe şeklinde bilekliklerin ikisi de aynı, birini bir koluma, diğerini ötekine taktım, ikisini de annemden çarptım. :)
Yukardaki fotoğrafı çok sevdim, o yüzden paylaşmak istedim. Etiler - Starbucks'ın üst kattaki koltuklarını böyle bomboş bulmak nerdeyse imkansızken boş görünce, kardeşimi masada yalnız bırakmak pahasına koştum bu koltuklara. O da fotoğrafımı çekmiş ben yayılırken.
Son olarak da mantomdan bahsedeyim, yine Mod Plaza'dan almıştım. Vizon rengi, uzun, şu bornoz tipli Maxmara modellerinden. Çok sade; ama farklı bir havası var bence. Bir de kaşe olunca sımsıcak tutuyor. Bir şey daha eklemek istiyorum: Arkamdaki ağacın dalları hiç farkında olmadan çıkmış, çok komik olmuş, çok eğlendirdi beni fotoğrafları editlerken!
Keyifli okumalar! :)
Ezgi
No comments :
Post a Comment